AKÇAKOCA’DA “GAZETECİLİK” MASKESİYLE MAFYACILIK: ŞAFAK ENGİN’E PUSU, SALDIRI, TEHDİT!

Akçakoca’da basın adı altında karanlık ilişkiler ağı kuran bazı isimler, bu kez sokak ortasında bir gazeteciye saldırarak kirli düzenin perdesini bir kez daha araladı.

Akçakoca Televizyonu Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Şafak Engin, uyuşturucu haberini gündeme getirdiği için baba-oğulun hedefi oldu.

Sokakta Darp, Ofiste Tehdit!

Canlı yayında Fırat Topal’ın kokainle yakalandığına dair bilgileri paylaşan Şafak Engin’e, bugün öğle saatlerinde Postane Sokak’taki bir ara yolda pusu kuruldu. Fırat Topal, “Sen benim uyuşturucu haberimi nasıl yaparsın?” diyerek Engin’e saldırdı. Olayın ardından, babası Fatih Topal ofise gelerek Engin’i ölümle tehdit etti.

Gözler Yargıda…

Hastaneden Darp raporu alan sosyal medya yorumcusu Şafak Engin’in emniyete giderek saldırganlardan davacı ve şikayetçi olduğu öğrenildi.

Uyuşturucudan Sabıkalı, Şiddetten Alışkanlıklı

Fırat Topal’ın 4 gün önce emniyet çevirmesinde kokainle yakalandığı ve hakkında adli işlem başlatıldığı öğrenildi. Daha önce de çeşitli kavgalar, uyuşturucu konularında suça karıştığı olaylarla gündeme gelen Fırat Topal’ın, halen rahatça dolaşması kamuoyunun tepkisini çekiyor.

Fatih Topal’ın Karanlık Geçmişi Unutulmadı

Saldırganın babası Fatih Topal’ın ise sicili oldukça kabarık. Daha önce bazı siyasetçileri ve iş insanlarını şantaj ve tehditle hedef aldığı için yargılanmış ve mahkûmiyet almış bir isim. Buna rağmen, bu yöntemlere hâlâ devam ettiği iddiaları kamuoyunda yaygın şekilde konuşuluyor.

Peki, Kim Koruyor? Kim Yol Veriyor?

Bu kadar net geçmişe ve onlarca şaibeli olaya rağmen Fatih Topal’a kimlerin, neden göz yumduğu, hangi yargı ya da güvenlik bağlantılarıyla dokunulmazlık kazandığı soruları ortada duruyor.

Yargının, emniyetin ve bazı kamu görevlilerinin bu kişiye karşı neden sessiz kaldığı ise halen gizemini koruyor.

Basın Maskesiyle Mafya Düzeni

Özellikle Fatih Topal’ın, Akçakoca Kaymakamlığı’nın basın grubunda yer alması, artık kabul edilemez bir durum. Bu kişiler gazetecilik değil, mafya yöntemleriyle susturma, sindirme ve pazarlık üzerine kurulu bir düzen işletiyor.

Bu karanlığa kim dur diyecek? Sessiz kalanlar, suça ortak olmuyor mu?